Silsile-i Nakşibendiyye 11 Aralık 2025

Hâce Ali Râmîtenî (k.s.)

bende 7 dk okuma

Silsile-i Aliyye’nin on ikinci halkası, Buhara’dan Harezm’e uzanan irşad meşalesi, “Hâce-i Azîzân” lakabıyla maruf, helal lokmanın timsali Hâce Ali Râmîtenî (k.s.) Hazretleri ile devam ediyoruz.


Hâcegân’ın Aziz Sırrı: Hâce Ali Râmîtenî (k.s.)

Silsile-i Zeheb’in (Altun Silsile) on ikinci burcunda, “Dokumacıların Piri” (Pîr-i Nessâc) ve “Azîzân” (Aziz Kardeşler/Dostlar) lakaplarıyla tanınan büyük bir kutup, Hâce Ali Râmîtenî (kuddise sirruh) Hazretleri parlamaktadır. O, bir önceki mürşidi Hâce Mahmûd İncir Fağnevî’nin (k.s.) yaktığı “Cehrî Zikir” meşalesini devralmış ve bu nuru Buhara’dan Harezm diyarına taşıyarak Orta Asya’nın manevi haritasını genişletmiştir.

Hâce Ali Râmîtenî Hazretleri, Nakşibendi yolunun “Helal Lokma” ve “Halkla Hemhal Olma” (Halk içinde Hak ile beraberlik) düsturlarını bizzat yaşayarak göstermiştir. O, sadece bir mürşid değil, aynı zamanda geçimini dokumacılıkla sağlayan bir emekçidir. Onun tezgâhında dokunan bezler zahirde insanların bedenini, batında ise ruhlarını örtmüştür.

Râmîten’den Doğan Güneş

Hâce Ali Râmîtenî (k.s.), Buhara’ya yaklaşık 15-20 kilometre mesafedeki Râmîten (bugünkü Romitan) kasabasında dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi kesin olmamakla birlikte, hicri 588 (Miladi 1190 civarı) senesinde doğduğu ve 130 yıl gibi çok uzun bir ömür sürdüğü (Muammerûn’dan olduğu) rivayet edilir.

Gençliğinde ilim tahsiline büyük önem vermiş, zahiri ilimlerde derinleşmiştir. Ancak asıl nasibini, “Gilkâr” (Duvarcı Ustası) olan mürşidi Hâce Mahmûd İncir Fağnevî’den almıştır. Hızır Aleyhisselam’ın bizzat işaretiyle Fağne köyüne gidip ona intisap etmiş ve şeyhinin en gözde halifesi olmuştur. Şeyhi ona olan sevgisinden dolayı “Azîzân” (Azizim, Dostum) diye hitap ederdi. Bu lakap ona o kadar yapıştı ki, tarih kitaplarında “Hâce-i Azîzân” dendiğinde o kastedilir oldu.

Helal Lokma ve “Azîzân” Lakabının Sırrı

Onun “Azîzân” lakabını almasının bir diğer hikmeti de şöyledir: Bir gün evinde yiyecek hiçbir şey kalmamıştı. Ailesi ve misafirleri açtı. Tam o sırada bir talebesi, içi pirinç dolu temizlenmiş bir horoz getirdi. Hâce Hazretleri çok memnun oldu ve o talebesine: “Evladım, bu sıkıntılı anımızda hızır gibi yetiştin. Dile benden ne dilersen, hacen (ihtiyacın) anında görülsün” buyurdu. Talebe edeple, “Efendim, zahirde ve batında size benzemekten, sizin halinizle hallenmekten başka muradım yoktur” dedi. Hâce Ali Râmîtenî bir an duraksadı, çünkü bu ağır bir yüktü. Sonra, “Peki, kabul ettim” dedi ve ona teveccüh etti. O genç kısa sürede manevi dereceleri katetti, adeta ikinci bir Ali Râmîtenî oldu. Ancak bu manevi ağırlığa bedeni dayanamadı ve kırk gün sonra vefat etti. İnsanlar, “Hâce Hazretleri kendisi gibi bir aziz daha çıkardı, bunlar iki aziz (Azîzân) oldular” dediler.

Harezm’e Hicret ve Moğol Hükümdarı

Hâce Ali Râmîtenî (k.s.), ömrünün sonlarına doğru (bazı kaynaklara göre 100 yaşını aşkınken) manevi bir işaretle Buhara’dan Harezm bölgesine (bugünkü Hive/Urgenç civarı) hicret etme kararı aldı. Bu hicret, sadece bir mekan değişikliği değil, Moğol istilası altındaki o toprakları manen ihya etme hamlesiydi.

Harezm’e vardığında sur kapısında konakladı ve şehrin padişahına şu haberi gönderdi: “Şehrinize fakir bir dokumacı geldi. Eğer izin verirseniz girip yerleşecek, vermezseniz gidecek.” Padişah, bu tevazu dolu ama heybetli mesajı alınca merak etti. Önce izin vermedi, alay etti. Ancak Hâce Hazretlerinin kerametiyle (avladığı bir geyiği padişaha göndermesi veya padişahın rüyası gibi rivayetler) padişah hatasını anladı, koşarak gelip özür diledi ve ona intisap etti. Böylece Harezm kapıları Hâcegân yoluna açılmış oldu.

Nasihatleri: “Dost Olun, Yük Olmayın”

Hâce Ali Râmîtenî’nin (k.s.) sözleri, dervişlerin kulağına küpedir. O, tasavvufu “Hizmet” ve “Yük almama” sanatı olarak tarif ederdi. Şöyle buyurmuştur:

  • “Minnet karşılığı hizmet eden çoktur, ama hizmetini minnet (nimet) bilen azdır. Siz hizmet etmeyi Allah’ın bir lütfu bilin.”
  • “İnsanların yükünü çekenlerden olun, insanlara yük olanlardan değil.”
  • “Dışınız halk ile, içiniz Hak ile olsun (Halvet der Encümen).”
  • “İki vakitte çok dikkatli olun: Konuşurken dilinize, yemek yerken boğazınıza (lokmanıza) sahip çıkın.”

Birisi ona sordu: “İman nedir?” Cevap verdi: “Kesip atmak ve birleştirmektir (Burîden ve Pevesten).” Adam anlamadı, “Açıklar mısınız?” dedi. Hâce Hazretleri buyurdu: “Kalbi dünyadan ve halktan kesip atmak, Hakk’a bağlamak ve birleştirmektir.”

On Şart (Deh Şart) Risalesi

Ali Râmîtenî Hazretleri, manevi terbiye için “On Şart” belirlemiştir. Bu şartlar, Nakşibendi dervişinin yol haritasıdır:

  1. Taharet (Temizlik): Hem beden hem kalp temizliği.
  2. Tövbe: Sadece dille değil, dönüşü olmayan bir pişmanlıkla tövbe.
  3. Zühd: Dünyaya karşı kalbin soğuk olması.
  4. Tevekkül: Sebeplere sarılıp sonucu Allah’tan beklemek.
  5. Kanaat: Elindekiyle yetinmek, açgözlü olmamak.
  6. Uzlet: Kötü insanlardan ve malayaniye dalmaktan uzak durmak.
  7. Zikir: Daimi zikir.
  8. Teveccüh: Kalbi mürşide ve Allah’a çevirmek.
  9. Sabır: Belalara itiraz etmemek.
  10. Murakabe: Allah’ın her an kendisini gördüğünü bilmek.

Emaneti Devredişi: Muhammed Baba Semmâsî

Hâce Ali Râmîtenî (k.s.), 130 yıllık bereketli ömrünün sonuna geldiğinde, Harezm’de vefat etmiştir. Vefat tarihi Hicri 728 (Miladi 1328) olarak kabul edilir. Kabr-i şerifi bugün Özbekistan’ın Harezm bölgesindedir (Buhara’daki makamı da ziyaretgahtır).

Vefatından önce, irşad emanetini oğlu yerine, en sadık ve kabiliyetli talebesi olan Hâce Muhammed Baba Semmâsî (k.s.) Hazretlerine bırakmıştır. Talebeleri, “Efendim, oğullarınız da alimdir, neden onlara vermediniz?” diye içlerinden geçirince, Hâce Hazretleri ferasetiyle cevap vermiştir: “Oğullarım bize aittir, ama Muhammed Baba (Semmâsî) bizatihi bu yolun oğludur. Emanet ehline verilir.”

İşte bu teslimiyetle silsile, Muhammed Baba Semmâsî (k.s.) üzerinden devam etmiş ve o büyük zat, ileride “Şah-ı Nakşibend”i kucağına alıp müjdeleyen kişi olacaktır.

Bir sonraki yazımızda; Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin manevi müjdecisi, “Bu topraktan bir er kokusu geliyor” diyen feraset sahibi Hâce Muhammed Baba Semmâsî (k.s.) Hazretlerinin hayatını ve Emir Külâl Hazretlerini nasıl yetiştirdiğini anlatacağız.

Allah (c.c.), bizleri Hâce Azîzân’ın helal lokma hassasiyetinden ve hizmet aşkından ayırmasın.

bende

Gönül dünyasından kelamlar eden bir yolcu.

Yazarın Tüm Yazıları →

Bunları da Okumak İsteyebilirsiniz

Gönül Sohbetleri (0)

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Sohbete Katıl

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İçerik kopyalanması engellenmiş.